28 Kasım 2013 Perşembe

Hoop selam,

Blogcum biz resmen görüşemiyoruz be canım. 
Biliyorum benim hatam... Neyse ya, okul falan koşuşturuyorum.
Yalnız değilim elbette kulaklıklarım eşlik ediyor yine. Yalnızlığımın en büyük ortakları onlar, onlar ve kulağıma fısıldadıkları.

Bigün "bunu nasıl yapmışım ben ya?" diyeceğim şeylerin listesi hayli kabarık. Bunların farkında olmam çok ironik di mi. Aslında ironik değil. Her insan farkındadır ama itiraf edemez kendine. 

Korkaklığım yaptığım hataların başrolü. 
Aslında ben haklıydım. Haklıydım. 

O değil ben
Benim ya. Ben. Kör müsün.
Nasıl görmüyosun nasıl görmemeye çalışıyosun.
Korkaklığım sessizliğimde de çok önemli rol oynuyor.

Sessizliğimin çığlıklarını biri duyacak diye korkuyorum. Buna bile korkuyorum.
Ama duymazlarsa ölürüm bunu da biliyorum.

Öptüm iyi bak kendine. 

12 Haziran 2013 Çarşamba

Bağzı Şeyler.

Merhaba okuyan. 
Geldim sonunda. Çok şey yaşandı 23 Mayıs'tan şu güne. 
Yani. Hissizim şuan. Fazla biber gazından beynim etkisiz gibi. Düşünemiyorum resmen. Bazı şeyleri kaybettim. Kaybetmeyede devam ediyorum. Hızla. 
Hızla su alan bi kayık gibi. Şuan şunu yazarken bile okumamam gereken şeyler çıkıyor karşıma. 
Ve yine. 

Bugün biten bazı şeyleri fark ettim. Bitmesinin iyi olduğunu düşündüğüm şeyler. 
İçimde garip bi öfke var. Polisin gezi'deki öfkesi kadar olmasa da ona yakın. 

Yüzüme bi tazyikli su yesem anca ayılırım herhalde. 
HOŞÇAKAL BAĞZI ŞEYLER.

23 Mayıs 2013 Perşembe

Yalan.

Yazamadım. Yalancının tekiyim. Söz vermiyorum. Ama en uygun zamanımda yazacağım. 

16 Mayıs 2013 Perşembe

Uyku.

Anlatacak çok şey var okuyan. Ama çok uykum var. Sabah yazarım. İyi geceler. 

23 Nisan 2013 Salı

su.

Merhaba.

İyisiniz inşallah. Bugün size Jehan Barbur'dan Seni Seviyorum eşliğinde yazıyorum. Uu tehlikeli.

Neyse. Bugün 23 Nisan ancak insan pek neşe dolmuyor insan. Sıradanlık almış başını gitmiş, mutfakta damlayan su, nefes alıp verişim ve sessiz televizyonun ışığı.

Derken Sıla - İnşallah şarkısıyla katılıyor yalnızlığıma.
Mayısta konserine gidiyorum bu arada oley.

"inşallah unutursun unutursun sen de, kendimi avuturum uyuturum ben de."

Bazı şarkılar ne güzek di mi? İyi ki var o şarkılar.

İnsanlar değişiyor. Çok değişiyor hemde. Tanıyamıyorsun. Canımı veririm dediğin insan canını alıyor bir anda. Garip ya. Gerçekten. Güvenmek çok zor.


Havalar ısınıyor. Bu güzel haber.

Kendinize iyi bakıyosunuz. Bu bir emirdir.

22 Mart 2013 Cuma

Limon

Merhaba güzel insanlar.
Hayat şuan çok limon. İşin garibi limon severim. Ama. Ya. Ne bileyim.
Arkadaşlar sorun şu ki, yaşım 18. Ve yorgunum. İnanılır gibi değil.

Ne derdin olabilir ki? diye sormayın. Var. Her insanın var evet bencillik etmiyorum.
Bazı insanlar var hayatımda. Tanımadan sevdiğim. İyiki varlar. Olsunlar hep.

Çayım masada. Öylece duruyor. İstemiyorum.

Bazen diyorum ki ''lan benim niye sevgilim yok?''
Sonra diyorum ki ''oldu da ne oldu? bi bok oldu mu? eline yüzüne bulaştırmadın mı?''

Komik dimi, birkaç sene sonra bu yaşadıklarıma gülüp geçeceğim.

Yıllar sonra ''komik'' diye nitelendirdiğim şeyler şuanda ''sorun''

Özlem duygusu devam ediyor bunu okuyan.
Kimi, neyi özlediğim meçhul. Ancak hayvanlar gibi özlüyorum.

Sanki 1 kere görüpte, çok sevip, bir daha konuşamadığım biri var. Birileri var.

2 gün sonra sınavım var. Neyse boşverelim onu.

Sonbahar'da günlerini geçirip, sonra rengini kaybedip rüzgara kapılan bir yaprak gibi.

Odamın tavanını maviye boyayacağım. Sonra beyaz beyaz bulutlar çizeceğim.

He bu arada, bu yazının şarkısı bu olsun, http://fizy.com/#s/3wndr4

Hadi girin içeri soğumasın.

21 Mart 2013 Perşembe

Ofisten canlı yayın.

Merhaba bunu okuyan.

İlkkez ofisten yazıyorum. İşimi bitirdim, nerden esti bilmiyorum girip bi yazayım dedim.
Elif abla ofisteydi şimdi, kurumsal iletişim uzmanı, sağlam iletişimci ve harika bir blogger!
byelifyayla@blogspot.com adresinde harika yazılarına,  ulaşabilirsiniz.

Şuan bağdaş kurmuş bi şekilde oturuyorum, bacaklarımı masanın altında saklıyorum, kimse görmesin diye.
Funda Arar çalıyor.
O'nun eşliğinde çalışıyoruz.
Buraya yazıyorum diye vasıfsız eleman demeyin bana he! Çalışıyorum eşek gibi. Seviyorum da.

Pazar günü mü?? Kim söyledi şimdi pazar günü diye?!?!
Evet. Kaçınılmaz son. Pazar günü üniversite sınavı. Hayırlısı diyorum.

Bir dakika telefon çalıyor. Tamam hallettim. Kahvemide söyledim.
Devam edebilirim.

Şuan ruh halim çok garip. Sanki. Ne bileyim. İç organlarım ağlıyormuş gibi. Böyle. Hafif bir burukluk, kırgınlık. Sebepsiz. Garip.

Masam çok dağınık. Başak burcuna yakışmıyor bu masa!

Bacaklarımın uyuştuğunu hissediyorum. Yavaş yavaş beynimde uyuşuyor.

Kalbimi satıp gidesim var okuyan.

''Sahibinden, çok kullanılmış, kırılmış, hatta ağzına sıçılmış bir kalp.''

Evet o bile satılmaz.

Neden böyle söylediğimi bilmiyorum bile. Ama boğazımdaki sızıya bakılırsa iyi değilim.

Düşünülüpp karar verilmesi gereken şeyler var.

Yazdığım 300 sayfayı 1 kitap yaptırmak istiyorum. Sadece bana. İsmim yazmasada olur. Yazdığım satırlara bakıyorum bazen. Nasıl bir ruh haliyle yazılmış. Sanırsın 400 yaşında, binlerce olay yaşamış biri.

Kendime şaşırıyorum bazen.

Çok mutlu oluyorum bazen.

Özlüyorum bazen.

Çok özlüyorum.

Neyse ya.

8 Mart 2013 Cuma

Uludağ Günlüğü

Selam!
Nabersiniz?
Ben iyiyim. Biraz burnum akıyor ama olsun geçecek yakında.
Bu hafta sonu hayatımın en güzel hafta sonunu geçirdim sizin haberiniz yok ohoo.

Her zaman uludağa gitsem keşke derdim. Ve gittim!

Perşembe gecesi hazırladım valizimi telefon-ları kurdum (ne olur ne olmaz bir kaç tane kurdum.)

Ve sabah 4'te uyandım. Günaydın diyemedim kimseye çünkü gün aymamıştı.
Valizimi aldım pıt pıt pıt esrarengiz bir şekilde kapıyı çekip çıktım.

Taksiye bindim ve havaalanına gittim. Taksimetreye bakmaktan yolu göremedim herzaman ki gibi . He uçakla gitmedim, otobüs oradan kalktı. Saat 7:30 gibi eski hisardan feribota bindik.

Vee merhaba Bursa!

Sonrasında uludağa tırmanış başladı. Ve benimde anam ağladı o tırmanışta. Midem deli gibi bulandı herzaman olduğu gibi.

Çok geçmeden beyaz elbisesiyle bizi karşıladı uludağ!

Nasıl güzel, nasıl temiz, nasıl soğuk! Brrr.

Daha odalara yerleşmeden kayak kıyafetlerimi kayak takımlarımı aldım ve zirveye çıktım.

Sonra çılgınlar gibi kaydım!

Şaka.

İlk gün ilkkez kaydığım için biraz düştüm.

Ama kayarken görseniz altınıza işersiniz.

"Aaaa çekiliiiin. Allah allah allah alllaaahhh çekilin duramıyooruum."
Bu haykırışlarımın ardından ağaca girdim.

Akşama doğru alıştım. Buz pateninin verdiği raahatlıkla kayıyodum artık.

Sabah kahvaltı eder etmez çıktım kaymaya.

Sonra ne cesaretse profesyonellerin çıktığı yere çıktım Murat beylerle.
Ve birkez bile düşmedim lan. Birkez bile!
Kar motorunda uçtuk, nasıl zevkli anlatamam. 1 saat boyunca kar motorlarıyla gezdik. Aşırı hızlı gidiyorlar.
Ve cumartesi gecesi...

Otelin canlı müziğine gittik. Loş ışıklar altında içtik. 1 gibi bitti canlı müzik. Ve biz sabah 5:30'a kadar içip söyledik. 10 kişilik üniversite grubuylada kaynaştık.
Salak gibi numaralarını almadım ya. Sonrasında oteli arayıp istedim.
Elbette vermediler.

Öyle yani. Çok güzeldi. Songül ve Elif ablaya sevgiler buradan. Canlarım benim.
Elif ablayla gülme krizimiz... Ölene kadar unutamam sanırım.
Bir yazının daha sonuna geldik. Aslında anlatacak bir sürü şey var ama uykum var.

Kendinize iyi bakın. Mutlu olun.

Hadi eyvallah.







15 Ocak 2013 Salı

Ben geldim.

Hello!
Özlediniz mi lan beni? Ben özledim.
Neden uzun zamandır buraya yazmıyorum inanın bende bilmiyorum. Taa 17 Eylül'de yazmıştım ofaaa.
Neyse yeni yıla girdik. 21 Aralıktada bir bok olmadı malesef. Ama iyi eğlencesini çıkardık.
He tabi sizin haberiniz yok. Ben işe başladım! Evet resmen çalışıyorum. Atatürk Havalimanındayım. Çalışmak çok güzelmiş. Okul mu? Nerden çıkardım şimdi o mendeburu?

Kış mevsimindeyiz malum. Herkes bilir kışı sevmediğimi, yaza aşık olduğumu. Daha çok var malesefki. Ve ben üniversiteye hazırlanıyorum! Hazırlanıyorum derken çalışıyorum demiyorum farkındaysanız. Seneye bu zaman hayırlısıyla "hofff finaller başladı ne bok yicem :s :s" yazabilicem. Liseden nefret ettiğimizde biliyorsunuzdur. E bilin bir zahmet onuda. Bunlar sabit şeyler bendeki. Bakalım üniversitede ne bok yicem. Olsun herşey güzel olacak. Ben biliyorum. Erken uyanmak konusunu açmak bile istemiyorum. Evden çıkarken yatağıma bakıp ağıt yakıyorum dililili diye. Yaz gelse çok iyi olacak. O zaman bol bol kucaklaşabileceğiz burada. He bide ben İspanyaya gitmek istiyorum. Çok istiyorum. Gideceğimde yakında. Sevgili mi? Assdljhsldjghjl elbetteki yok. Neyse. Ya şey dicem bide ben Ankara'ya gitmek istiyorum. Çanta falan almadan, kulaklığımı takıp uçağa binip gitmek istiyorum. Farkındaysanız ben kaçmak istiyorum. Sıkılmışsam demek. İşimi seviyorum. Onda sıkıntı yok. Bakalım üniversite ne olacak. Tercihler açıklanınca "Fikirtepe Üniversitesi :)))))" yazabilecek miyim. Saçlarım baya uzun. Annem kestirmemi, kafamın 33 ekran televizyon kadar olduğunu söylüyor. Bilmiyorum, kararsızım.
Öyle yani sevgili okur. Son havaliler bunlar.
Tekrar uğrarım merak etme. Arayı açmam.
Kendine iyi bak.