21 Mart 2013 Perşembe

Ofisten canlı yayın.

Merhaba bunu okuyan.

İlkkez ofisten yazıyorum. İşimi bitirdim, nerden esti bilmiyorum girip bi yazayım dedim.
Elif abla ofisteydi şimdi, kurumsal iletişim uzmanı, sağlam iletişimci ve harika bir blogger!
byelifyayla@blogspot.com adresinde harika yazılarına,  ulaşabilirsiniz.

Şuan bağdaş kurmuş bi şekilde oturuyorum, bacaklarımı masanın altında saklıyorum, kimse görmesin diye.
Funda Arar çalıyor.
O'nun eşliğinde çalışıyoruz.
Buraya yazıyorum diye vasıfsız eleman demeyin bana he! Çalışıyorum eşek gibi. Seviyorum da.

Pazar günü mü?? Kim söyledi şimdi pazar günü diye?!?!
Evet. Kaçınılmaz son. Pazar günü üniversite sınavı. Hayırlısı diyorum.

Bir dakika telefon çalıyor. Tamam hallettim. Kahvemide söyledim.
Devam edebilirim.

Şuan ruh halim çok garip. Sanki. Ne bileyim. İç organlarım ağlıyormuş gibi. Böyle. Hafif bir burukluk, kırgınlık. Sebepsiz. Garip.

Masam çok dağınık. Başak burcuna yakışmıyor bu masa!

Bacaklarımın uyuştuğunu hissediyorum. Yavaş yavaş beynimde uyuşuyor.

Kalbimi satıp gidesim var okuyan.

''Sahibinden, çok kullanılmış, kırılmış, hatta ağzına sıçılmış bir kalp.''

Evet o bile satılmaz.

Neden böyle söylediğimi bilmiyorum bile. Ama boğazımdaki sızıya bakılırsa iyi değilim.

Düşünülüpp karar verilmesi gereken şeyler var.

Yazdığım 300 sayfayı 1 kitap yaptırmak istiyorum. Sadece bana. İsmim yazmasada olur. Yazdığım satırlara bakıyorum bazen. Nasıl bir ruh haliyle yazılmış. Sanırsın 400 yaşında, binlerce olay yaşamış biri.

Kendime şaşırıyorum bazen.

Çok mutlu oluyorum bazen.

Özlüyorum bazen.

Çok özlüyorum.

Neyse ya.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder