22 Mart 2013 Cuma

Limon

Merhaba güzel insanlar.
Hayat şuan çok limon. İşin garibi limon severim. Ama. Ya. Ne bileyim.
Arkadaşlar sorun şu ki, yaşım 18. Ve yorgunum. İnanılır gibi değil.

Ne derdin olabilir ki? diye sormayın. Var. Her insanın var evet bencillik etmiyorum.
Bazı insanlar var hayatımda. Tanımadan sevdiğim. İyiki varlar. Olsunlar hep.

Çayım masada. Öylece duruyor. İstemiyorum.

Bazen diyorum ki ''lan benim niye sevgilim yok?''
Sonra diyorum ki ''oldu da ne oldu? bi bok oldu mu? eline yüzüne bulaştırmadın mı?''

Komik dimi, birkaç sene sonra bu yaşadıklarıma gülüp geçeceğim.

Yıllar sonra ''komik'' diye nitelendirdiğim şeyler şuanda ''sorun''

Özlem duygusu devam ediyor bunu okuyan.
Kimi, neyi özlediğim meçhul. Ancak hayvanlar gibi özlüyorum.

Sanki 1 kere görüpte, çok sevip, bir daha konuşamadığım biri var. Birileri var.

2 gün sonra sınavım var. Neyse boşverelim onu.

Sonbahar'da günlerini geçirip, sonra rengini kaybedip rüzgara kapılan bir yaprak gibi.

Odamın tavanını maviye boyayacağım. Sonra beyaz beyaz bulutlar çizeceğim.

He bu arada, bu yazının şarkısı bu olsun, http://fizy.com/#s/3wndr4

Hadi girin içeri soğumasın.

21 Mart 2013 Perşembe

Ofisten canlı yayın.

Merhaba bunu okuyan.

İlkkez ofisten yazıyorum. İşimi bitirdim, nerden esti bilmiyorum girip bi yazayım dedim.
Elif abla ofisteydi şimdi, kurumsal iletişim uzmanı, sağlam iletişimci ve harika bir blogger!
byelifyayla@blogspot.com adresinde harika yazılarına,  ulaşabilirsiniz.

Şuan bağdaş kurmuş bi şekilde oturuyorum, bacaklarımı masanın altında saklıyorum, kimse görmesin diye.
Funda Arar çalıyor.
O'nun eşliğinde çalışıyoruz.
Buraya yazıyorum diye vasıfsız eleman demeyin bana he! Çalışıyorum eşek gibi. Seviyorum da.

Pazar günü mü?? Kim söyledi şimdi pazar günü diye?!?!
Evet. Kaçınılmaz son. Pazar günü üniversite sınavı. Hayırlısı diyorum.

Bir dakika telefon çalıyor. Tamam hallettim. Kahvemide söyledim.
Devam edebilirim.

Şuan ruh halim çok garip. Sanki. Ne bileyim. İç organlarım ağlıyormuş gibi. Böyle. Hafif bir burukluk, kırgınlık. Sebepsiz. Garip.

Masam çok dağınık. Başak burcuna yakışmıyor bu masa!

Bacaklarımın uyuştuğunu hissediyorum. Yavaş yavaş beynimde uyuşuyor.

Kalbimi satıp gidesim var okuyan.

''Sahibinden, çok kullanılmış, kırılmış, hatta ağzına sıçılmış bir kalp.''

Evet o bile satılmaz.

Neden böyle söylediğimi bilmiyorum bile. Ama boğazımdaki sızıya bakılırsa iyi değilim.

Düşünülüpp karar verilmesi gereken şeyler var.

Yazdığım 300 sayfayı 1 kitap yaptırmak istiyorum. Sadece bana. İsmim yazmasada olur. Yazdığım satırlara bakıyorum bazen. Nasıl bir ruh haliyle yazılmış. Sanırsın 400 yaşında, binlerce olay yaşamış biri.

Kendime şaşırıyorum bazen.

Çok mutlu oluyorum bazen.

Özlüyorum bazen.

Çok özlüyorum.

Neyse ya.

8 Mart 2013 Cuma

Uludağ Günlüğü

Selam!
Nabersiniz?
Ben iyiyim. Biraz burnum akıyor ama olsun geçecek yakında.
Bu hafta sonu hayatımın en güzel hafta sonunu geçirdim sizin haberiniz yok ohoo.

Her zaman uludağa gitsem keşke derdim. Ve gittim!

Perşembe gecesi hazırladım valizimi telefon-ları kurdum (ne olur ne olmaz bir kaç tane kurdum.)

Ve sabah 4'te uyandım. Günaydın diyemedim kimseye çünkü gün aymamıştı.
Valizimi aldım pıt pıt pıt esrarengiz bir şekilde kapıyı çekip çıktım.

Taksiye bindim ve havaalanına gittim. Taksimetreye bakmaktan yolu göremedim herzaman ki gibi . He uçakla gitmedim, otobüs oradan kalktı. Saat 7:30 gibi eski hisardan feribota bindik.

Vee merhaba Bursa!

Sonrasında uludağa tırmanış başladı. Ve benimde anam ağladı o tırmanışta. Midem deli gibi bulandı herzaman olduğu gibi.

Çok geçmeden beyaz elbisesiyle bizi karşıladı uludağ!

Nasıl güzel, nasıl temiz, nasıl soğuk! Brrr.

Daha odalara yerleşmeden kayak kıyafetlerimi kayak takımlarımı aldım ve zirveye çıktım.

Sonra çılgınlar gibi kaydım!

Şaka.

İlk gün ilkkez kaydığım için biraz düştüm.

Ama kayarken görseniz altınıza işersiniz.

"Aaaa çekiliiiin. Allah allah allah alllaaahhh çekilin duramıyooruum."
Bu haykırışlarımın ardından ağaca girdim.

Akşama doğru alıştım. Buz pateninin verdiği raahatlıkla kayıyodum artık.

Sabah kahvaltı eder etmez çıktım kaymaya.

Sonra ne cesaretse profesyonellerin çıktığı yere çıktım Murat beylerle.
Ve birkez bile düşmedim lan. Birkez bile!
Kar motorunda uçtuk, nasıl zevkli anlatamam. 1 saat boyunca kar motorlarıyla gezdik. Aşırı hızlı gidiyorlar.
Ve cumartesi gecesi...

Otelin canlı müziğine gittik. Loş ışıklar altında içtik. 1 gibi bitti canlı müzik. Ve biz sabah 5:30'a kadar içip söyledik. 10 kişilik üniversite grubuylada kaynaştık.
Salak gibi numaralarını almadım ya. Sonrasında oteli arayıp istedim.
Elbette vermediler.

Öyle yani. Çok güzeldi. Songül ve Elif ablaya sevgiler buradan. Canlarım benim.
Elif ablayla gülme krizimiz... Ölene kadar unutamam sanırım.
Bir yazının daha sonuna geldik. Aslında anlatacak bir sürü şey var ama uykum var.

Kendinize iyi bakın. Mutlu olun.

Hadi eyvallah.